LUCRIN DEPOT 1 AY IM/SC 3.75 mg toz ve çözücü içeren çift bölmeli enjektör {Abbott} Farmakolojik Özellikler

Loprolid Asetat }

Antineoplastik ve İmmünomodülatör Ajanlar > Hormonlar > Leuprorelin Asetat
Abbott Laboratuvarları İthalat İhracat Tic. Ltd. Şti. | 29 March  2013

5.   FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER

5.1.   Farmokodinamik özellikler

Farmakoterapötik grup: Gonadotropin serbestleştirici hormon (GnRH) analogları ATC Kodu: L02AE02

Lucrin Depot, intramüsküler veya subkütan enjeksiyon olarak kullanılan leuprolide asetatın steril liyofilize mikrosferlerinden oluşmuştur. Lucrin Depot ’un etkin maddesi olan leuprolide asetat, doğal olarak oluşan gonadotropin serbestleştirici hormonun (GnRH veya LH-RH) sentetik, nonapeptid bir analogudur. Analogu doğal hormondan daha güçlü bir etki yapar.

Bir GnRH agonisti olan leuprolide asetat sürekli olarak ve terapötik dozlarda verildiğinde, gonadotropin sekresyonunun güçlü bir inhibitörüdür. Hayvan ve insan çalışmaları, başlangıçtaki stimülasyonu takiben leuprolide asetatın kronik uygulanmasının over ve testislerin steroidogenezinde supresyonla sonuçlandığını göstermiştir. Bu etki tedavinin kesilmesiyle birlikte geri dönüşümlüdür.

Leuprolide asetat uygulaması, hormona bağlı belirli tipteki tümörlerin (Nobel ve Dunning erkek sıçanlarda prostat tümörlerinin ve DMBA ile uyarılmış dişi sıçanlarda meme tümörlerinin) büyümesinin inhibisyonu ve üreme organlarının atrofisi ile sonuçlanır.

İnsanlarda leuprolide asetat uygulanması başlangıçta luteinizan hormon (LH) ve folikül stimülan hormonun (FSH) dolaşımdaki düzeylerinin artmasına, ve dolayısıyla gonadal steroidlerin düzeylerinde (erkeklerde testosteron ve dihidrotestosteron ve pre-menopozal kadınlarda östron ve östradiol) geçici bir artışa neden olur.

5.2. Farmakokinetik özellikler

Genel özellikler

Leuprolide asetat oral yoldan verildiğinde aktif değildir. Bu ajanın subkutan uygulama sonrasındaki biyoyararlanımı intramüsküler uygulama sonrasındaki biyoyararlanım ile kıyaslanabilir orandadır.

Emilim: Prostat karsinomlu hastalarına LUCRİN DEPOT’un tek bir 3.75 mg dozunda subkutan ve intramuskuler yoldan uygulanmasıyla, bir ayın sonunda 0.7 ng/ml’lik ortalama leuprolide asetat plazma konsantrasyonları elde edilmiştir. ilaç birikimine ilişkin bir gösterge yoktur.

Menopoz öncesi (pre-menopozal) meme kanseri olan 11 hastada 12 hafta süreyle leuprolide asetat 3.75 mg’ın serum düzeyleri ölçülmüştür. 4 hafta sonra ortalama leuprolide asetat düzeyleri 0.1 ng/ml’den yüksektir ve 8. ve 12. haftalardaki enjeksiyonlardan sonra da stabil kalmıştır. İlaç akümülasyon eğilimi göstermemiştir.

Dağılım: Sağlıklı erkek gönüllülere intravenöz bolus uygulamayı takiben leuprolidein ortalama kararlı-durum dağılım hacmi 27 litre’dir. İnsan plazma protenlerine in vitro bağlanma oranı %43 ile %49 arasındadır.

Metabolizma: Sağlıklı erkek gönüllülerde intravenöz olarak verilen 1 mg bolus leuprolidein ortalama sistemik klerensi 7.6 litre/saat olup terminal eliminasyon yarı-ömrü iki kompartmanlı bir modele göre ortalama üç saattir.Hayvan çalışmaları radyoaktif karbon 14 (14C) işaretli leuprolidin daha sonra yeniden katabolize edilen küçük inaktif peptidlere, bir pentapeptid (Metabolit I) tripeptid (Metabolit II ve III) ve bir dipeptid (Metabolit IV)’e metabolize olduğunu göstermiştir. Bu fragmanlar daha ileri metabolizasyona uğrayabilir.

Leuprolide Asetat Depo Süspansiyon verilen beş prostat kanseri hastasında ölçülen majör metabolitin (M-I) plazma konsantrasyonları dozdan iki ile altı saat sonra maksimuma erişmiş ve doruk ana ilaç konsantrasyonunun yaklaşık %6’sına ulaşmıştır. Dozdan bir hafta sonra ortalama M-I konsantrasyonları, ortalama leuprolide konsantrasyonlarının yaklaşık %20’si kadardır.

Atılım: LUCRİN DEPOT 3.75 mg’ın üç hastadaki uygulamasını takiben, dozun %5’inden azı ana bileşik ve M-I metaboliti olarak 27 günde idrarla atılmıştır.

Hastalardaki karakteristik özellikler

Böbrek/Karaciğer yetmezliği

5.3. Klinik öncesi güvenlilik verileri

Karsinojenez ve mutajenez, fertilitede bozukluk

Sıçanlarda ve farelerde iki yıllık bir karsinojenesite çalışması yürütülmüştür. Sıçanlarda ilaç subkütan olarak yüksek dozlarda (0.6 ile 4 mg/kg) verildiğinde 24 ayda selim pitüiter hiperplazide ve selim pitüiter adenomlarda doza-bağlı artış saptanmıştır. Dişilerde pankreas adacık hücre adenomlarında ve erkeklerde testiküler interstisyel hücre adenomlarında doza-bağlı olmayan, ancak anlamlı bir artış olmuştur (düşük doz grubunda en yüksek insidans).

Farelerde iki yıl boyunca 60 mg/kg gibi yüksek bir dozda leuprolide asetata bağlı tümörler veya pitüiter anormallikler gözlenmemiştir. Hastalar üç yıla kadar olan sürelerle leuprolidee asetat ile 10 mg/gün gibi yüksek dozlarla ve iki yıl süreyle 20 mg/gün gibi yüksek dozlarla tedavi edildiğinde, demonstre edilebilen pitüiter anormallikler ortaya çıkmamıştır.

Leuprolide asetat ile bakteriyel ve memeli sistemleri kullanılarak mutajenesite çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar mutajenik potansiyele ilişkin kanıtlar sağlamamıştır.

Erişkinlerde leuprolide asetat ve benzer analoglar ile yapılan klinik ve farmakolojik çalışmalarda, 24 haftaya kadar sürelerle sürekli uygulandıktan sonra ilacın kesilmesiyle fertilite süpresyonunun tümüyle geri döndüğü gösterilmiştir.
Gebelik, üreme yeteneği ve üreme

Gebeliklerinin 6. gününde tavşanlara uygulanan 0.00024, 0.0024 ve 0.024 mg/kg (en yüksek insan dozunun 1/300 ila 1/3’sı) dozlarda, majör fetal anomalilerde doz-bağımlı bir artış ortaya koymuştur. Sıçanlarla yürütülen benzer çalışmalar fetal malformasyonlarda artış göstermemiştir. Leuprolide asetat aylık formülasyonunun ilk iki yüksek dozuyla tavşanlarda ve en yüksek dozuyla sıçanlarda fetal mortalitede artış ve fetüs ağırlığında düşme olmuştur. Fetal mortalite üzerindeki etkiler, bu ilacın hormon düzeylerinde yarattığı değişikliğin mantıklı bir sonucudur. Dolayısıyla, ilacın gebelik sırasında uygulanmasında spontan düşük oluşması ihtimali mevcuttur.

Çocuklarda fertilitenin süpresyonunun tam olarak geri dönüşlü olup olmadığını değerlendirmek için klinik çalışmalar tamamlanmamış olmakla birlikte hayvan çalışmaları (puberte öncesi ve erişkin sıçanlar ve maymunlar) leuprolide asetat ve diğer GnRH analoglarıyla fonksiyonun geri dönüşlü olduğunu göstermiştir. Ancak, leuprolide asetatla yapılan bir çalışmayı takiben, immatür sıçanlarda dozun kesilmesinden sonraki dönemde testislerde tübüler dejenerasyon görülmüştür. Histolojik düzelme olmamasına rağmen tedavi edilen erkekler kontrol grubundakiler kadar fertildir. Aynı protokolün izlendiği dişi sıçanlarda da histolojik değişimler gözlenmemiştir. Her iki cinsiyette, tedavi edilen hayvanların yavruları normal gözükmektedir. Anne babaya uygulanan tedavinin F1 jenerasyonunun üreme performansı üzerindeki etkisi test edilmemiştir. Söz konusu bulguların klinik anlamlılığı bilinmemektedir.

Çocuklardaki klinik çalışmalar

Santral puberte prekoksu (CPP) olan çocuklarda, stimüle olmuş ve bazal gonadotropinler, prepubertal düzeylere düşer. Devamında testosteron ve östradiol, erkek ve kızlarda prepubertal düzeylere düşer. Gonadotropinlerin azalması, normal fiziksel ve psikolojik büyüme ve gelişime izin verir. Leuprolide asetatın kesilmesini takiben gonadotropinler pubertal düzeylere geri döndüğünde doğal olgunlaşma gelişir.

Bu hasta populasyonunda uzun süreli leuprolide asetat uygulaması ile aşağıdaki fizyolojik etkiler bildirilmiştir.

1. 
İskelet yapısında büyüme:
Epifizler erken kapanmayacağından ötürü, vücut boyunda ölçülebilir bir artış olduğu farkedilebilir.

2. 
Organ Büyümesi:
Üreme organları prepubertal döneme geri dönecektir.

3. 
Adet görme:
Adet görülüyorsa kesilecektir.

Santral puberte prekoksu olan 22 çocuk ile yapılan bir çalışmada LUCRİN DEPOT, dört haftada bir verildi ve plazma leuprolide asetat düzeyleri aşağıdaki Tablo 1’de özetlendiği üzere ağırlık kategorilerine göre saptandı.

Tablo 1

Hasta Ağırlık Ağırlığı (kg)

Grup Ağırlık Ortalaması (kg)

Doz (mg)

Vadi Plazma Leuprolide Düzeyi Ortalaması ±
SS** (ng/mL)*

20.2 - 27.0

22.7

7.5

0.77 ± 0.33

28.4 - 36.8

32.5

11.25

1.25 ±.06

39.3 - 57.5

44.2

15

1.59 ± 0.65

* Hafta 4’de Leuprolide enjeksiyonundan hemen önce saptanan grup ortalaması değerleri.

Hafta 12 ve 24’deki ilaç düzeyleri, 4 haftalık düzeye benzerdi. ** SS: Standart sapma

HIV ve Aids HIV ve Aids HIV, Human Immunodeficiency Virus’dür (İnsanlarda Bağışıklık Sistemini Bozan Virüsdür). Bu virüs AIDS hastalığına sebep olur. Ağız Kanseri Ağız Kanseri Ağız kanserinin en yaygın türleri, dudak, dil, dişetidir. Nadiren yanak içi veya damak bölgelerini de içine alır.