Novartis İlaçları SANDOSTATIN LAR 20 mg 1 flakon KUBFarmakolojik Özellikler

SANDOSTATIN LAR 20 mg 1 flakon Farmakolojik Özellikler

Oktreotid }

Endokrin Sistem > GONADOTROP SERBESTLEYİCİ HORMON > Oktreotid
Novartis Sağlık,Gıda ve Tarım Ürünleri San. Tic. A.Ş. | 6 July  2012

5.   FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER

    5.1. Farmakodinamik özellikler

    Farmakoterapötik grubu: Somatostatin ve analogları ATC kodu: H01CB02.

    Oktreotid, doğal somatostatinin, benzer farmakolojik etkilere sahip olan, ancak etki süresi çok daha uzun, sentetik bir oktapeptit türevidir. Patolojik olarak artmış bulunan GH ve gastro-entero-pankreatik (GEP) endokrin sistemdeki serotonin ve peptit salgılanmasını inhibe eder.

    Hayvanlarda, oktreotid, somatostatine göre daha güçlü bir GH, glukagon ve insülin salımı inhibitörüdür ve GH ve glukagon supresyonu açısından daha yüksek bir seçiciliğe sahiptir.

    Sağlıklı insanlarda oktreotidin, aynen somatostatin gibi aşağıdaki inhibitör etkilere sahip olduğu gösterilmiştir:

      arjinin, efor ve insüline bağlı hipoglisemi etkisiyle uyarılan büyüme hormonu

      salgılanmasını

      5.2. Farmakokinetik özellikler

      Genel özellikler:

      Emilim:

      Bir tek intramüsküler SANDOSTATİN LAR enjeksiyonundan sonra serum oktreotid konsantrasyonu, sonraki 1 saat içinde geçici olarak maksimal değerlere yükselir ve bunu, oktreotid düzeylerinin 24 saat içerisinde ölçülemeyen değerlere indiği bir dönem izler. Birinci gündeki bu maksimal düzeyden sonraki 7 gün boyunca hemen bütün hastalardaki oktreotid düzeyleri subterapötik değerlerde kalır ve daha sonra tekrar yükselerek 14. gün dolayında bir plato çizmeye başlar ve sonraki 3-4 hafta boyunca nispeten sabit kalır. 1. gün elde edilen maksimal düzey, plato fazındakinden daha düşüktür ve ilk gün total

      dozun en çok %0,5'i salıverilir. Yaklaşık 42. günden sonra oktreotid konsantrasyonları yavaş yavaş azalır ve bu, dozaj formundaki polimer matriksin terminal parçalanma fazına eşlik eder.

      Akromegali vakalarında 10, 20 ve 30 miligramlık tek doz SANDOSTATİN LAR uygulamalarından sonraki ortalama oktreotid plato düzeyleri, sırasıyla litrede 358, 926 ve 1710 nanogram olarak ölçülmüştür. 4 hafta arayla yapılan 3 enjeksiyondan sonra elde edilen kararlı serum düzeyleri, bu değerlerden yaklaşık 1,6-1,8 kat daha yüksek olup 20 ve 30 miligramlık çoklu SANDOSTATİN LAR enjeksiyonlarından sonra litrede sırasıyla 1557 ve 2384 nanogram olarak ölçülmüştür.

      Karsinoid tümör vakalarında 4 hafta arayla uygulanan 10, 20 ve 30 miligramlık çoklu SANDOSTATİN LAR enjeksiyonlarından sonra serumdaki ortalama (ve medyan) kararlı oktreotid düzeyleri de yine doz arttıkça yükselmiş ve sırasıyla litrede 1231 (894), 2620 (2270) ve 3928 (3010) nanogram bulunmuştur.

      Dağılım:

      28 aya kadar SANDOSTATİN LAR enjeksiyonunu kapsayan bir süre boyunca ortaya çıkan örtüşen serbest bırakma profillerine dayanarak, beklenenin üzerinde bir oktreotid birikimi meydana gelmemiştir.

      SANDOSTATİN LAR enjeksiyonunu izleyen farmakokinetik oktreotid profili, polimer matriksten gerçekleşen salıverilmeyi ve bu matriksin biyodegradasyonunu yanısıtır. Sistemik dolaşıma salıverildiğinde, oktreotid, subkutan uygulama için tarif edilen, bilinen farmakokinetik özelliklerine göre dağılır. Oktreotidin kararlı durumda dağılım hacmi 0.27 L/kg ve toplam vücut klirensi 160 mL/dakika'dır. Plazma protein bağlama oranı %65'tir ve kan hücrelerine neredeyse hiç ilaç bağlanmaz.

      7-17 yaş arası, ayda bir SANDOSTATİN LAR 40 mg almakta olan, hipotalamik obeziteli pediatrik hastalardan alınan sınırlı kan örnekleriyle elde edilen farmakokinetik veriler, ilk enjeksiyondan sonra 1,395 ng/L ve kararlı durumda 2,973 ng/L düzeyinde ortalama oktreotid çukur plazma konsatrasyonları gözlendiğini göstermektedir. Gönüllüler arasında yüksek bir değişkenlik gözlenmektedir.

      Kararlı durumdaki çukur oktreotid konsantrasyonlarının yaş ve VKİ (Vücut kitle indeksi) ile korelasyon göstermediği ancak vücut ağırlığıyla (52,3 – 133 kg) orta dereceli bir korelasyon gösterdiği belirlenmiş olup, erkek ve kadın hastalar arasında anlamlı derecede farklı olduğu, yani kadın hastalarda yaklaşık %17 oranında daha yüksek olduğu görülmüştür.

      Biyotransformasyon:

      Biyotransformasyon ile ilgili ek bir veri yoktur. Eliminasyon:

      Total vücut klerensi 160 ml/dakikadır. Doğrusallık/Doğrusal Olmayan Durum:

      28 aya kadar uzayabilen süreler boyunca 4 haftada bir yapılan SANDOSTATİN LAR uygulamalarından sonra vücutta oktreotid, salıverme profillerinin üstüste gelmesiyle beklenenden daha fazla birikmemiştir.

      Hastalardaki karakteristik özellikler

      Bu bölüme ait bilgi bulunmamaktadır.

      5.3. Klinik öncesi güvenlilik verileri

      Hayvanlarda yürütülen akut ve tekrarlanan doz toksikolojisi, genotoksisite, karsinojenisite ve üreme toksikolojisi çalışmaları insanlar için spesifik güvenlilik problemi ortaya koymamıştır.

      Hayvanlarda yürütülen üreme çalışmaları 1 mg/kg/güne varan parental dozlarda oktreotide bağlı teratojenik, embriyo/fötal veya diğer üreme etkilerine dair bir kanıt ortaya koymamıştır. Sıçan yavrularında aşırı farmakodinamik aktivitenin neden olduğu GH inhibisyonuna bağlı ve geçici özellikte bir miktar fiziksel büyüme geriliği not edilmiştir (bkz. Bölüm 4.6).

      Jüvenil sıçanlarda spesifik çalışmalar yürütülmemiştir. Pre- ve post-natal gelişim çalışmalarında, tüm gebelik ve laktasyon periyodu boyunca oktreotid verilen dişilerin F1 döllerinde azalmış büyüme ve olgunlaşma gözlenmiştir. Erkek F1 döller için geç testis inmesi gözlenmekle birlikte etkilenmiş F1 erkek yavruların fertilitesi normal kalmıştır. Bu nedenle yukarıda bahsedilen gözlemler geçici olup, GH inhibisyonundan kaynaklandıkları düşünülmektedir.

      Adım

        Doyurma aşamasından sonra, pistonu sonuna kadar

        Omurilik zedelenmeleri Omurilik zedelenmeleri Omurilik zedelenmesini takip eden birkaç gün içinde, hiçkimse hasarin ne kadar olacagini tahmin edemez. Buradaki sorun, omuriligin herhangi bir zedelenmesinden hemen sonra, bir omurilik sokunun olusmasidir. Parkinson  Hastalığı Parkinson Hastalığı Hastalık ilk kez 1817 de İngiliz doktor James Parkinson tarafından tanımlanmış ve Dr. Parkinson hastalığı “sallayıcı felç” olarak kaleme almış.