PERPRIL PLUS 4/1.25 mg 30 tablet Klinik Özellikler

Perindopril + Indapamid }

Kalp Damar Sistemi > ACE İnhibitörleri Kombinasyonları > Perindopril ve İndapamid
Helba İlaç Ve Dış San. Tic. Ltd. Şti | 5 June  2018

4.   KLİNİK ÖZELLİKLER

    4.1. Terapötik endikasyonlar

    Yetişkinlerde tek başına perindopril ile kontrol altına alınamayan esansiyel hipertansiyonun tedavisinde kullanılmaktadır. (bkz. Bölüm 4.3, 4.4, 4.5 ve 5.1)

    4.2. Pozoloji ve uygulama şekli

    Pozoloji/uygulama sıklığı ve süresi:

    Genel doz tercihen sabahları aç karnına olmak üzere günde tek doz PERPRİL PLUS tablettir. Gerekli olduğunda komponentlerle hastaya uygun doz titrasyonu tavsiye edilir. Klinik olarak uygun olduğu durumlarda, monoterapiden doğrudan PERPRİL PLUS'a geçiş yapılabilir. (bkz. Bölüm 4.3, 4.4, 4.5 ve 5.1)

    Uygulama şekli:

    Oral kullanım içindir.

    Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler:

    Böbrek yetmezliği:

    İleri derece böbrek yetmezliği olan hastalarda (kreatinin klerensi <30 ml/dak) tedavi kontrendikedir.

    Orta derecede böbrek yetmezliği olan hastalarda (kreatinin klerensi 30-60 ml/dak) serbest kombinasyonun uygun dozajı ile tedaviye başlanması tavsiye edilir.

    Kreatinin klerensi 60 ml/dak'a eşit veya yukarı olan hastalarda pozolojiyi değiştirmek gerekmez.

    Normal tıbbi kontrol olarak kreatinin ve potasyumun periyodik takibi gerekir (bkz. Bölüm 4.4 “Özel kullanım uyarıları ve önlemleri)

    Karaciğer yetmezliği:

    İleri derece karaciğer yetmezliği olan hastalarda tedavi kontrendikedir.

    Orta derecede karaciğer yetmezliği olan hastalarda pozolojiyi değiştirmek gerekmez. (bkz. Bölüm 4.3, 4.4 ve 5.2).

    Pediatrik popülasyon:

    Perindopril tertbutilamin/indapamid'in pediyatrik popülasyonda etkililiği ve güvenliliği henüz ortaya konmamıştır. Veri bulunmamaktadır.

    PERPRİL PLUS çocuklar ve adölesanlar tarafından kullanılmamalıdır.

    Geriyatrik popülasyon:

    Yaşlılarda tedaviye kan basıncı ve böbrek fonksiyonlarının kontrol edilmesinden sonra başlanır (bkz. Bölüm 4.4 "Özel kullanım uyarıları ve önlemleri).

    4.3. Kontrendikasyonlar

    Perindopril ile ilişkili:

      Önceden ADE inhibitör tedavisi ile ilişkili görülen anjiyoödem (Quincke ödemi) hikayesi (bkz. Bölüm 4.4)

      Kalıtsal veya idiopatik anjiyoödem

      Gebelik (bkz. Bölüm 4.4 ve 4.6)

      PERPRİL PLUS'ın aliskiren içeren ilaçlarla birlikte kullanımı, diabetes mellitus ve böbrek yetmezliği (GFR<60 ml/dak/1,73m2) olan hastalarda kontrendikedir (bkz. Bölüm 4.5 ve 5.1).

      Sakubitril/valsartan ile birlikte kullanım (bkz. Bölüm 4.4 ve 4.5)

      Kanın negatif yüklü yüzeyler ile temasına yol açan ekstrakorporeal tedaviler (bkz. Bölüm 4.5),

      Önemli bilateral renal arter stenozu veya tek fonksiyonel böbrekte renal arter stenozu (bkz.Bölüm 4.4).

      İndapamid ile ilişkili:

      Bu ilaç aşağıdaki durumlarda KESİNLİKLE KULLANILMAMALIDIR:

      İleri derece böbrek yetmezliği (kreatinin klerensi < 30 ml/dak)

      Karaciğer ensefalopatisi

      İleri derece karaciğer yetmezliği

      Hipokalemi

      Genel bir kural olarak, bu ilacın torsades de pointes'e neden olan non- antiaritmik ilaçlarla kombine olarak kullanımı önerilmemektedir (bkz. Bölüm 4.5)

      Emzirme (bkz. Bölüm 4.6) PERPRİL PLUS ile ilişkili:

      Bölüm 6.1'de listelenen yardımcı maddelerin herhangi birine karşı aşırı duyarlılık

      Yeterli veri bulunmadığı için, PERPRİL PLUS'ın aşağıdaki durumlarda kullanımı önerilmemektedir:

      diyaliz hastalarında

      tedavi edilmemiş dekompanse kalp yetmezliği olan hastalarda

    4.4. Özel kullanım uyarıları ve önlemleri

    Özel uyarılar

    Perindopril ve indapamidde ortak:

    Lityum:

    Lityum ile perindopril ve indapamid kombinasyonu genel olarak tavsiye edilmemektedir. (bkz. Bölüm 4.5).

    Perindopril ile ilişkili

    Renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminin (RAAS) dual blokajı:

    ADE-inhibitörleri, anjiyotensin II reseptör blokörleri ya da aliskirenin birlikte kullanılması durumunda hipotansiyon, senkop, hiperkalemi riskinin arttığı ve böbrek fonksiyonunun azaldığına (akut böbrek yetmezliği dahil) dair kanıtlar bulunmaktadır. RAAS'ın dual blokajına yol açtığından ADE-inhibitörleri, anjiyotensin II reseptör blokörleri ya da aliskirenin birlikte kullanılması önerilmez (bkz. Bölüm 4.5 ve 5.1).

    Eğer dual blokaj tedavisi mutlaka gerekli görülürse sadece uzman gözetimi altında yapılmalı ve böbrek fonksiyonu, elektrolitler ve kan basıncı yakından sık sık takip edilmelidir.

    Diyabetik nefropatisi bulunan hastalarda ADE-inhibitörleri ve anjiyotensin II reseptör blokörleri birlikte kullanılmamalıdır.

    Potasyum tutucu ilaçlar, potasyum takviyeleri veya potasyum içeren tuz ikameleri: Perindoprilin potasyum tutucu ilaçlar, potasyum takviyeleri veya potasyum içeren tuz ikameleri ile kombinasyonu genellikle tavsiye edilmemektedir (bkz. Bölüm 4.5)

    Nötropeni /Agranülositoz/Trombositopeni/Anemi:

    ADE inhibitörleri kullanan hastalarda nötropeni/agranülositoz, trombositopeni ve anemi vakaları rapor edilmiştir. Böbrek fonksiyonları normal olan ve başka komplikasyonlar bulunmayan hastalarda nötropeni çok nadir görülür. Kollajen vasküler hastalığı olan, immünosüpresan tedavisi gören, allopurinol veya prokainamid kullanan veya bu komplikasyonların birlikte görüldüğü hastalarda, özellikle önceden böbrek fonksiyonlarında sorun varsa, perindopril çok dikkatli kullanılmalıdır. Bu tür hastaların bazılarında ciddi enfeksiyonlar gelişmiş ve birkaç vakada yoğun antibiyotik tedavisine cevap alınamamıştır. Bu tür hastalarda perindopril kullanıldığı takdirde periyodik beyaz kan hücre sayımı yapılması tavsiye edilmektedir ve hastalara, herhangi bir enfeksiyon olduğunda (örn. boğaz ağrısı, ateş) hemen bildirmeleri gerektiği anlatılmalıdır. (bkz. Bölüm 4.5 ve 4.8)

    Renovasküler hipertansiyon:

    ADE inhibitörleriyle tedavi edilmiş bilateral renal arter stenozu veya fonksiyonel tek böbrekte arter stenozu olan hastalarda hipotansiyon ve böbrek yetmezliği riski artmaktadır (bkz. Bölüm 4.3). Diüretikler ile tedavi yukarıda belirtilenleri artıran bir faktör olabilir. Unilateral renal arter stenozu olan hastalarda bile sadece serum kreatinindeki küçük değişiklikler ile böbrek fonksiyon kaybı oluşabilir.

    Hipersensitivite/ Anjiyoödem

    Perindoprilin de aralarında bulunduğu ADE inhibitörleri ile tedavi edilen hastalarda, nadiren yüzde, ekstremitelerde, dudaklarda, dilde, glottiste ve/veya larinkste anjiyonörotik ödem görülebildiği bildirilmiştir. (bkz. Bölüm 4.8). Bu durum tedavi sırasında herhangi bir zamanda görülebilmektedir. Böylesi vakalarda perindopril tedavisi derhal kesilmeli ve hasta ödem ortadan kaybolana dek yakın gözlem altına alınmalıdır.

    Ödemin yalnızca yüz ve dudakları etkilediği hallerde, semptomları gidermek üzere antihistaminik ajanlar kullanılabilse de genellikle tedavisiz düzelir.

    Anjiyonörotik ödem larinks ödemi ile birlikte ise öldürücü olabilir. Dil, glottis veya larinks etkilenmişse bu havayollarında tıkanmaya neden olabilir. Bu durumda derhal 1/1000'lik subkutanöz adrenalin enjeksiyonu (0.3-0.5 ml) yapılmalı ve diğer uygun tedaviler başlatılmalıdır.

    ADE inhibitörü kullanan siyah ırka mensup hastalarda, siyah ırka mensup olmayan hastalara oranla daha fazla anjiyoödem vakası bildirilmiştir.

    Önceden ADE inhibitör tedavisi ile ilişkili olmayan anjiyoödem öyküsü bulunan hastalarda ADE inhibitörü tedavisi ile anjiyoödem oluşma riski yüksektir (bkz. Bölüm 4.3).

    ADE inhibitörü kullanan hastalarda nadiren intestinal anjiyoödem bildirilmiştir. Bu hastalarda karın ağrısı (kusma veya bulantı ile birlikte veya olmaksızın) görülmüştür; bazı vakalarda öncesinde gelişen fasiyal anjiyoödem yoktu ve C-1 esteraz seviyeleri normaldi. Anjiyoödem teşhisi abdominal CT tarama, veya ultrason veya cerrahi müdahale sonucu konulmuş ve ADE

    inhibitörü tedavisi kesildikten sonra semptomlar kaybolmuştur. Karın ağrısı şikayeti olan ADE inhibitörü kullanan hastaların ayırıcı tanısına intestinal anjiyoödem dahil edilmelidir.

    Perindoprilin sakubitril/valsartan ile kombinasyonu anjiyoödem riskindeki artış nedeniyle kontrendikedir (bkz. Bölüm 4.3). Perindopril tedavisinin son doz alımının üzerinden 36 saat geçene kadar sakubitril/valsartan tedavisine başlanılmamalıdır. Eğer sakubitril/valsartan tedavisi kesilirse, sakubitril/valsartan'ın son doz alımının üzerinden 36 saat geçene kadar perindopril tedavisi başlatılmamalıdır (bkz. Bölüm 4.3 ve 4.5). Diğer NEP inhibitörleri (örneğin rasekadotril) ve ADE inhibitörlerinin birlikte kullanılması anjiyoödem riskini artırabilir. (bkz.Bölüm 4.5). Bundan dolayı, perindopril kullanan hastalarda NEP inhibitörleriyle (örneğin rasekadotril) tedaviye başlanmadan önce dikkatli bir yarar-risk değerlendirmesi yapılması gerekmektedir.

    mTOR inhibitörleri (örn. sirolimus, everolimus, temsirolimus) ile birlikte kullanım:

    mTOR inhibitörleri (örn. sirolimus, everolimus, temsirolimus) ile birlikte tedavi edilen hastaların anjiyoödem geçirme riski artabilir (örn. solunum fonksiyon bozukluğu ile veya solunum fonksiyon bozukluğu olmaksızın havayollarının veya dilin şişmesi) (bkz. Bölüm 4.5)

    Desensitizasyon sırasında anafilaktoid reaksiyonlar:

    Hymenoptera (arı, eşekarısı) venom desensitizasyon tedavisi uygulanan hastalarda ADE inhibitörleri ile tedavi sırasında nadir olarak hayatı tehlikeye sokabilecek anafilaktoid reaksiyonlar gözlemlenmiştir. Desensitizasyon uygulanan alerji hastalarında ADE inhibitörü çok dikkatli olarak başlatılmalı ve venom immünoterapisi uygulanan hastalarda kullanılmamalıdır.

    Hem ADE inhibitörü tedavisi hem de desensitizasyon gereken hastalarda en azından geçici olarak ADE inhibitörü tedavisine en az 24 saat ara vermek bu reaksiyonların meydana gelmesini engellemiştir.

    LDL aferezi sırasında anafilaktoid reaksiyonlar:

    Dekstran sülfat emilimi yoluyla düşük yoğunlukta lipoprotein aferezi ile diyaliz sırasında ADE inhibitörü alan hastalarda nadiren hayatı tehlikeye sokabilecek anafilaktoid reaksiyonlar gözlemlenmiştir. Hem ADE inhibitörü tedavisi hem de düşük yoğunlukta lipoprotein aferezi gereken hastalarda en azından geçici olarak ADE inhibitörü tedavisine ara vermek bu reaksiyonların meydana gelmesini engellemiştir.

    Hemodiyaliz hastaları:

    Yüksek geçirgenlikte membran (örn. AN 69®) ile diyaliz sırasında ADE inhibitörü alan hastalarda anafilaktoid reaksiyonlar görüldüğü bildirilmiştir. Bu hastaların diyalizinde farklı bir membran veya farklı sınıf bir antihipertansif ilaç kullanılmalıdır.

    Primer aldosteronizm:

    Primer hiperaldosteronizmi olan hastalar renin anjiyotensin-aldosteron sistemi üzerinden etki gösteren antihipertansif ilaçlara genellikle yanıt vermezler. Bu nedenle, bu hastalarda bu ürünün kullanımı önerilmemektedir.

    Gebelik :

    Gebelik sırasında ADE inhibitörü ile tedaviye başlanmamalıdır. ADE inhibitörü ile sürekli tedavinin gerekli görüldüğü haller dışında gebelik planlayan hastalar gebelikte kullanımına

    ilişkin güvenlilik profili bulunan alternatif bir antihipertansif tedaviye başlamalıdır. Gebelik teşhisi konduğunda ADE inhibitörü tedavisi hemen kesilmeli ve uygunsa alternatif tedaviye başlanmalıdır (bkz. Bölüm 4.3 ve 4.6).

    İndapamid ile ilişkili:

    Hepatik ensefalopati:

    Karaciğer hastalığı bulunan hastalarda tiazid diüretikler ve tiazide benzeri diüretikler karaciğer ensefalopatisine yol açabilir. Bu hastalarda diüretik uygulaması derhal kesilmelidir.

    Fotosensitivite:

    Tiazid ve tiazid benzeri diüretiklerin kullanımına ilişkin fotosensitivite reaksiyonları bildirilmiştir (bkz. Bölüm 4.8). Tedavi sırasında fotosensitivite reaksiyonu görüldüğü takdirde tedavi kesilmelidir. Eğer tekrar diüretik kullanımı gerekli görülürse maruz kalan bölgelerin güneş veya yapay UVA ışınlardan korunması önerilmektedir.

    Özel kullanım önlemleri Perindopril ve indapamidde ortak:

    Böbrek yetmezliği:

    İleri derece böbrek yetmezliği olan hastalarda (kreatinin klerensi < 30 ml/dak) kontrendikedir. Önceden bariz böbrek lezyonu bulunmamasına rağmen, biyolojik tarama sonucu fonksiyonel böbrek yetmezliği tespit edilen bazı hipertansif hastalarda tedavi kesilmeli ve daha sonra tedaviye tekrar ya düşük bir dozla ya da bileşenlerinin biri ile başlanmalıdır.

    Bu hastalarda, güncel tıbbi uygulama, tedavinin 2. haftasından sonra ve terapötik stabilite dönemi boyunca her iki ayda bir, potasyum ve kreatinin seviyelerinin periyodik kontrolü yönündedir. Böbrek yetmezliği daha çok, ileri derecede kalp yetmezliği veya böbrek arter stenozu ile böbrek yetmezliği olan hastalarda gözlemlenmektedir.

    İlaç, iki taraflı böbrek arter stenozu veya tek taraflı çalışan böbrek vakalarında genellikle tavsiye edilmemektedir.

    Hipotansiyon ve su ve elektrolit kaybı:

    Daha önceden sodyum kaybı (özellikle de böbrek arter stenozu) olan hastalarda ani hipotansiyon riski bulunmaktadır. Bu nedenle araya giren ishal ve kusma nöbetleri ile meydana gelen su ve elektrolit kaybının klinik belirtileri sistematik olarak araştırılmalıdır. Bu tür hastalarda plazma elektrolit düzeyleri düzenli olarak izlenmelidir.

    Belirgin hipotansiyon durumunda, intravenöz izotonik salin infüzyonu gerekebilir.

    Geçici hipotansiyon tedavinin devamı açısından bir kontrendikasyon oluşturmaz. Tatmin edici düzeyde kan volümü ve kan basıncı sağlandıktan sonra tedaviye tekrar ya da daha azaltılmış bir dozla ya da bileşenlerinin yalnızca biri ile başlanabilir.

    Potasyum düzeyleri:

    Perindopril ve indapamid kombinasyonu, özellikle diyabet veya böbrek yetmezliği olan hastalarda potasyum düzeylerinin düşmesini engellemez. Diüretik içeren bütün antihipertansif ilaçlarla olduğu gibi, plazma potasyum düzeylerinin düzenli olarak izlenmesi gereklidir.

    Perindopril ile ilişkili

    Öksürük:

    ADE inhibitör kullanımı ile kuru bir öksürük ortaya çıkabildiği bildirilmiştir. Bu, ilacın verildiği sürece devam eden ve ilaç kesilince kaybolan bir öksürüktür. Bu semptomun varlığında iyatrojenik bir etyoloji düşünülmelidir. Eğer ADE inhibitörü tedavisinin vazgeçilemez olduğu kararına varılmışsa, tedavinin sürdürülmesi düşünülebilir.

    Pediyatrik popülasyon:

    Çocuklar ve ergenlik çağındaki gençler üzerinde perindoprilin tek başına veya kombinasyon şeklinde etkililiği ve güvenliliği ortaya konmamıştır.

    Arteriyel hipotansiyon ve/veya böbrek yetmezliği riski (Kalp yetmezliği, su- elektrolit kaybı, vs. olan hastalarda):

    Başlangıçtaki kan basıncı düşük olan hastalarda, renal arter stenozu, konjestif kalp yetmezliği veya ödemli ve asitli sirozda belirgin su- elektrolit kaybı durumlarında (tuz kısıtlayıcı katı rejim veya uzamış diüretik tedavisi) renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminde belirgin uyarılma gözlenmiştir. Bu nedenle, bu sistemin bir ADE inhibitörü ile baskılanması, özellikle ilk uygulama sırasında ve tedavinin ilk iki haftasında kan basıncında ani bir düşüşe yol açabilir ve/veya bazen akut olabilen fonksiyonel böbrek yetmezliği olarak ortaya çıkan kreatinin düzeylerinde artışa yol açabilir; ancak bu ikincisi oldukça nadirdir ve ortaya çıkması için gereken süre oldukça değişkendir.

    Bu nedenle, bu tür hastalarda tedavi daha düşük doz ile başlamalı ve yavaş yavaş artırılmalıdır.

    Geriyatrik popülasyon:

    Tedaviye başlanmadan önce böbrek fonksiyonları ve potasyum düzeyleri incelenmelidir. Başlangıç dozu, özellikle su- elektrolit kaybı olan hastalarda, kan basıncında ortaya çıkabilecek ani düşüşü önlemek için, kan basıncındaki yanıta göre ayarlanmalıdır.

    Ateroskleroz:

    Bütün hastalarda hipotansiyon riski bulunmaktadır ancak iskemik kalp hastalığı veya serebral dolaşım yetmezliği bulunan hastalara özel dikkat gösterilmeli ve tedaviye daha düşük dozla başlanmalıdır.

    Renovasküler hipertansiyon:

    Renovasküler hipertansiyonun tedavisi revaskülarizasyondur. Bununla beraber, ADE inhibitörleri cerrahi için bekleyen veya cerrahi girişimin mümkün olmadığı renovasküler hipertansiyon hastalarında yararlı olabilir.

    Bilinen renal arter stenozu olan veya şüphe edilen hastalara PERPRİL PLUS reçete edildiği durumlarda bazı hastalarda tedavinin kesilmesi ile düzelecek bir böbrek yetmezliği gelişebileceğinden, tedavi hastanede daha düşük bir dozla başlatılmalı ve böbrek fonksiyonları ile potasyum düzeyleri yakından izlenmelidir.

    Kardiyak yetmezlik/ciddi kardiyak yetersizlik:

    İleri derece kalp yetmezliği olan (Evre IV) hastalarda tedavi yakın tıbbi gözlem altında ve daha düşük bir dozla başlatılmalıdır. Koroner yetmezliği olan hipertansif hastalarda beta bloker tedavisi kesilmemelidir: ADE inhibitörü beta blokere eklenmelidir.

    Diyabetik hastalar:

    İnsüline bağımlı diyabetes mellitusu olan hastalarda (artmış potasyum düzeylerine kendiliğinden eğilim) tedavi daha düşük başlangıç dozları ile ve tıbbi gözetim altında başlatılmalıdır.

    Daha önce oral antibiyotikler veya insülin tedavisi gören diyabetik hastaların glisemi düzeyleri ADE inhibitörü ile tedavinin ilk ayında yakından takip edilmelidir. (bkz. Bölüm 4.5)

    Etnik farklılıklar:

    Diğer ADE inhibitör olduğu gibi, perindopril, muhtemelen siyah ırka mensup hipertansif popülasyonda düşük-renin düzeylerinin yüksek prevalansı nedeniyle siyah ırka mensup insanlarda, siyah ırka mensup olmayanlara oranla, kan basıncını düşürmede daha az etkilidir.

    Ameliyat/anestezi:

    ADE inhibitörlerinde, özellikle uygulanan anestetik hipotansiyon potansiyeline sahip bir madde ise anestezi verildiğinde hipotansiyona yol açabilirler. Bu nedenle, perindopril gibi uzun etkili ADE inhibitörlerinin mümkünse ameliyattan önceki akşam kesilmesi önerilmektedir.

    Aortik veya mitral valf stenozu/hipertrofik kardiyomiyopati:

    Sol ventrikülün dış akış kanalında tıkanma bulunan hastalarda ADE inhibitörleri kullanımında dikkatli olunmalıdır.

    Karaciğer yetmezliği:

    Nadir olarak ADE inhibitörleri kolestatik sarılık ile başlayan, süratle kötüleşen hepatik nekroza dönüşen ve bazen ölümle sonuçlanan sendroma yol açabilir. Bu sendromun mekanizması anlaşılamamıştır. ADE inhibitörleri kullanan ve sarılık veya hepatik enzimlerinde belirgin artış görülen hastaların ADE inhibitörü kullanımını kesmeleri ve uygun medikal tedavi görmeleri gerekmektedir (bkz. Bölüm 4.8)

    Hiperkalemi:

    Perindoprilin de dahil olduğu ADE inhibitörleri ile tedavi gören bazı hastalarda serum potasyumda artış gözlenmiştir. Hiperkalemi gelişmesine neden olan risk faktörleri: böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarının bozulması, yaş (>70), diyabet, eklenen olaylar, özellikle dehidrasyon, akut kardiyak dekompansasyon, metabolik asidoz ve potasyum tutucu diüretikler (spironolakton, eplerenon, triamteren, amilorid vs) potasyum takviyeleri veya potasyum içeren tuz ikamelerinin birlikte kullanımı; veya serum potasyum artışına yol açan başka ilaçlar (örneğin heparinler, trimetoprim/sülfometoksazol olarak da bilinen kotrimoksazol, diğer ADE inhibitörleri, anjiyotensin-II reseptör antagonistleri, asetil salisilik asit≥ 3 g/gün, COX-2 inhibitörleri ve selektif olmayan NSAİD'ler, siklosporin, takrolimus gibi immunosupresan ajanlar, trimetoprim) kullanan hastalar. Özellikle böbrek fonksiyonları sorunlu olan hastalarda potasyum tutucu diüretikler, potasyum takviyeleri veya potasyum içeren tuz ikamelerinin birlikte kullanımı serum potasyum düzeylerinde önemli bir artışa neden olur. Hiperkalemi ciddi, bazen fatal arritmiye yol açabilir. Yukarıda belirtilen ilaçların birlikte kullanımının gerekli görüldüğü durumlarda serum potasyumun düzenli olarak izlenmesi tavsiye edilmektedir (bkz. Bölüm 4.5).

    İndapamid ile ilişkili:

    Su ve elektrolit dengesi:

    Sodyum Düzeyleri:

    Sodyum düzeyleri tedaviye başlanmadan önce ve daha sonra da düzenli aralıklarla ölçülmelidir. Bütün diüretik tedavileri sodyum düzeylerinde düşüşe neden olabilir ve bu durum ciddi sonuçlar doğurabilir. Başlangıçta sodyum azalması asemptomatik olabilir, bu nedenle düzenli aralarla ölçülmesi önemlidir. Bu ölçümler, yaşlı veya sirozlu hastalar gibi daha yüksek risk altındaki hastalarda daha sık tekrarlanmalıdır (bkz. Bölüm 4.8 ve 4.9). Herhangi bir diüretik tedavisi bazen çok ciddi sonuçlara sebebiyet veren hiponatremiye neden olabilir. Hipovoleminin eşlik ettiği hiponatremi dehidratasyon veya ortostatik hipotansiyondan sorumlu olabilir. Eş zamanlı klorür iyonu kaybı sekonder kompensatuar metabolik alkaloza neden olabilir: bu etkinin insidansı ve derecesi hafiftir.

    Potasyum düzeyleri:

    Tiazid diüretikler ve tiazide bağlı diüretiklerin kullanımı sırasında potasyum kaybı ile birlikte hipokalemi önemli bir tehlikedir. Azalmış potasyum düzeylerinin (< 3.4 mmol/L) ortaya çıkma riski, birden fazla ilaç alıyor olsun veya olmasın, yaşlılar ve beslenme yetmezliği olan hastalar, ödem ve asitli siroz hastaları, koroner hastaları ve kalp yetmezliği bulunan hastalar gibi yüksek riskli hastalarda göz önünde bulundurulmalıdır. Hipokalemi bu tür vakalarda kardiyak glikozidlerinin kalp toksisitesini ve ritm bozuklukları riskini artırır.

    Uzun QT aralığı ile başvuran hastalar, kaynağı ister konjenital, ister iyatrojenik olsun, artmış risk altındadırlar. Hipokalemi, bradikardide olduğu gibi, ileri derece ritm bozukluklarını, özellikle fatal bir durum olabilen "torsades de pointe"yi ortaya çıkaran bir faktör olabilir.

    Bütün hastalarda potasyum düzeylerinin çok sık takibi gereklidir. Plazma potasyum düzeylerinin ilk ölçümü tedavinin başlanmasından sonraki ilk hafta içinde yapılmalıdır.

    Eğer düşük potasyum düzeyi saptanırsa düzeltilmesi gerekir.

    Kalsiyum düzeyleri:

    Tiazid diüretikler ve tiazide benzeri diüretikler idrarla kalsiyum atılımını azaltabilirler ve kalsiyum düzeylerinde hafif ve geçici bir artışa yol açabilirler. Belirgin derecede yüksek kalsiyum düzeyleri ise henüz tanısı konmamış hiperparatiroidizm ile ilişkili olabilir. Bu hastalarda, paratiroid işlevleri araştırılmadan önce tedavi kesilmelidir.

    Kan şekeri:

    Diyabetik hastalarda özellikle potasyum düzeyleri düşükse, kan şekerinin izlenmesi yaşamsal önem taşır.

    Ürik asit:

    Ürik asit düzeyi yükselmiş olan hastalarda gut gelişme eğilimi artmış olabilir. Böbrek fonksiyonları ve diüretikler:

    Tiazid diüretikler ve tiazide benzeri diüretikler, sadece böbrek fonksiyonları normalse veya yalnızca hafifçe bozulmuşsa tam etkilidirler (erişkin biri için kreatinin düzeyleri < yaklaşık 25

    mg/L, yani < 220 mmol/L). Yaşlı hastalarda, kreatinin değerleri hastanın yaş, ağırlık ve cinsiyetine göre Cockroft formülü doğrultusunda ayarlanmalıdır:

    Cl= (140-yaş) x ağırlık/0.814 x kan kreatinini

      yaş, yıl olarak

      ağırlık, kg olarak

      kan kreatinini, µmol /l olarak ifade edilmektedir.

    Bu formül yaşlı erkekler içindir ve kadınlar için sonuç 0.85 ile çarpılmalıdır.

    Tedavinin başlangıcında, diüretik tarafından yaratılan su ve tuz kaybından kaynaklanan hipovolemi, glomerül filtrasyonunda azalmaya yol açar. Bu da kan üre ve kreatinin düzeylerinde artışa yol açabilir. Bu fonksiyonel böbrek yetmezliği geçicidir ve böbrek fonksiyonu normal olan hastalarda herhangi bir önemi yoktur. Bununla beraber, önceden var olan böbrek yetmezliğini kötüleştirebilir.

    Akut miyopi ve sekonder açı kapanması glokomu:

    Sülfonamid veya sülfonamid kaynaklı ilaçlar geçici miyopi ve akut açı kapanması glokomu ile sonuçlanan idiyosenkratik reaksiyonlara neden olabilir. Tedavi edilmeyen açı kapanması glokomu kalıcı görme kayıplarına yol açabilir. Öncelikli tedavi, mümkün olduğunca hızlı bir şekilde ilaç alımının kesilmesidir. İntraoküler basınç kontrol edilemez ise acil medikal veya cerrahi tedaviler düşünülebilir. Akut açı kapanması glokomu gelişimi için risk faktörleri sülfonamid veya penisilin alerjisi öyküsünü içerebilir.

    Atletler:

    Atletler, bu ilacın doping testlerinde pozitif sonuç verebilecek bir aktif madde (indapamid) içerdiği konusunda bilgilendirilmelidir.

    PERPRİL PLUS 70 mg laktoz monohidrat içermektedir. Nadir kalıtımsal galaktoz intoleransı, Lapp laktaz yetmezliği ya da glukoz-galaktoz malabsorpsiyon problemi olan hastaların bu ilacı kullanmamaları gerekir

    4.5. Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri

    Perindopril ve indapamidde ortak:

    ÖNERİLMEYEN kombinasyonlar :

    - Lityum:

    ADE inhibitörü ile lityumun birlikte kullanımı sırasında kanda lityum yoğunluğunda ve toksisitede tersine çevrilebilir artışlar bildirilmiştir. Perindopril ve indapamid kombinasyonunun lityum ile birlikte kullanılması tavsiye edilmez ancak kombinasyon kullanımı kaçınılmaz ise, lityum düzeylerinin yakından takibi ve doz ayarlanması gereklidir (bkz. Bölüm 4.4).

    Kullanımı sırasında özel dikkat gerektiren kombinasyonlar

    -Baklofen:

    Antihipertansif etkiyi güçlendirir. Gerekirse kan basıncının izlenmesi ve antihipertansif dozun ayarlanması gereklidir.

    -Steroid yapısında olmayan ilaçlar (NSAID'ler) (≥3 g/gün aspirin dahil):

    ADE inhibitörleri steroid yapısında olmayan ilaçlar (örn. antiinflamatuvar dozlarda asetilsalisilik asit, COX-2 inhibitörleri ve selektif olmayan NSAID'ler) ile eşzamanlı kullanıldığında antihipertansif etki azalabilir. ADE inhibitörleri ile NSAID'lerin birlikte kullanımı özellikle önceden renal fonksiyonu zayıf olan hastalarda akut böbrek yetmezliği dahil renal fonksiyonların kötüleşme riskinde ve serum potasyumda artışa neden olabilir. Kombinasyon özellikle yaşlı hastalarda çok dikkatli kullanılmalıdır. Hastaların yeterli sıvı alımı sağlanmalı, tedavi başlangıcında ve sonrasında periyodik olarak renal fonksiyonları izlenmelidir.

    Kullanımı sırasında dikkat gerektiren kombinasyonlar:

    - İmipramin gibi antidepresanlar (trisiklik), nöroleptikler:

    Antihipertansif etkinin artması ve ortostatik hipotansiyon riski (aditif etki).

    Perindopril ile ilişkili

    Klinik çalışma verileri, renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminin (RAAS), ADE-inhibitörleri, anjiyotensin II reseptör blokörleri ya da aliskirenin kombine kullanımıyla ikili blokajının, tekli RAAS-etkili ajanın kullanımına kıyasla daha yüksek sıklıkta hipotansiyon, hiperkalemi ve böbrek fonksiyonunda azalma (akut böbrek yetmezliği dahil) gibi advers olaylarla ilişkili olduğunu göstermiştir (bkz. Bölüm 4.3, 4.4 ve 5.1).

    Hiperkalemiyi indükleyen ilaçlar:

    Bazı ilaçlar ve terapötik sınıflar hiperkalemi oluşumunu artırabilir: aliskiren, potasyum tuzları, potasyum tutucu diüretikler, ADE inhibitörleri, anjiyotensin-II reseptör antagonistleri, NSAİD'ler, heparinler, siklosporin, takrolimus ya da trimetoprim gibi immunosupresan ajanlar. Bu ilaçların kombinasyonu hiperkalemi riskini artırır.

    Birlikte kullanımı KONTRENDİKE olan ilaçlar (bkz. Bölüm 4.3) Aliskiren:

    Diyabetik veya renal hasarı olan hastalarda hiperkalemi riski, kötüleşen böbrek fonksiyonu, ve kardiyovasküler morbidite ve mortalitede artış.

    Ekstrakorporeal tedaviler:

    Bazı yüksek akım diyaliz ya da hemofiltrasyon membranları (örn. Poliakrilonitril membranlar) ve düşük dansiteli lipoprotein aferezi ile dekstran sülfatın birlikte kullanımı gibi kanın negatif yüklü yüzeylerle temasına yol açan ekstrakorporeal tedaviler ile ADE inhibitörlerinin birlikte kullanımı ciddi anaflaktoid reaksiyonlara yol açabilmektedir (bkz. Bölüm 4.3). Böyle bir tedavi gerekiyorsa, farklı tipte diyaliz membranı ya da farklı sınıftan bir antihipertansif ajan kullanımı düşünülmelidir.

    Sakubitril/Valsartan

    Anjiyoödem riskinde artışa neden olabilen neprilisin ve ADE'nin birlikte inhibisyonu gibi sakubitril/valsartan ile perindoprilin birlikte kullanılması kontrendikedir. Sakubitril/valsartan

    tedavisine perindopril tedavisinin son doz alımının üzerinden 36 saat geçene kadar başlanılmamalıdır. Perindopril tedavisine sakubitril/valsartan'ın son doz alımının üzerinden 36 saat geçene kadar başlanılmamalıdır (bkz. Bölüm 4.3 ve 4.4).

    ÖNERİLMEYEN kombinasyonlar: -

      Aliskiren ile kullanım:

      Diyabetik veya renal hasarı olan hastalar dışındaki hastalarda, hiperkalemi riski, böbrek fonksiyonunda kötüleşme ve kardiyovasküler morbidite ve mortalite artışı (bkz. Bölüm 4.4).

      -ADE inhibitörü ve anjiyotensin- reseptör blokörüyle eş zamanlı tedavi:

      Literatürde; belirlenmiş aterosklerotik hastalığı, kalp yetmezliği veya son organ hasarıyla birlikte diyabet olan hastalarda ADE inhibitörü ve anjiyotensin reseptörü blokörü ile eş zamanlı tedavinin, tek bir renin-anjiyotensin-aldosteron sistem ajanı kullanılmasına kıyasla daha yüksek sıklıkta hipotansiyon, senkop, hiperkalemi ve böbrek fonksiyonunda kötüleşme (akut böbrek yetmezliği dahil) ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. İkili blokaj (örn. bir ADE inhibitörünün bir anjiyotensin II reseptörü antagonistiyle kombinasyonu yoluyla) böbrek fonksiyonunun, potasyum düzeylerinin ve kan basıncının yakından izlenmesiyle birlikte bireysel olarak tanımlanmış vakalarla sınırlandırılmalıdır (bkz. Bölüm 4.4).

      -Estramustin:

      Anjiyonörotik ödem (anjiyoödem) gibi advers etkilerin riskinde artış.

      -Kotrimoksazol (trimetoprim/sülfometoksazol):

      Kotrimoksazol (trimetoprim/sülfometoksazol) ile birlikte kullanım durumunda hiperkalemi riski artabilir (bkz. Bölüm 4.4)

      - Potasyum tutucu diüretikler, ( örneğin triamteren, amilorid...), potasyum (tuzları):

      Özellikle böbrek fonksiyon bozukluğu (aditif hiperkalemik etkiler) durumlarında, hiperkalemi (ölümcül) riski. Perindoprilin yukarıda belirtilen ilaçlarla kombinasyonu önerilmemektedir (bkz. Bölüm 4.4). Eş zamanlı kullanımın endike olduğu durumlarda, bu ilaçlar dikkatli şekilde ve serum potasyumun sık izlenmesiyle kullanılmalıdır. Kalp yetmezliğinde spironolaktonun kullanımı için “Kullanım sırasında dikkat gerektiren özel kombinasyonlar†bölümüne bakınız. Kullanımı sırasında özel dikkat gerektiren kombinasyonlar

      4.6. Gebelik ve laktasyon

      Gebelik kategorisi: D

      Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar/Doğum kontrolü (Kontrasepsiyon)

      Veri bulunmamaktadır. ADE inhibitörü ile sürekli tedavi gerekli görülmediği takdirde gebelik planlayan hastalar gebelikte kullanımına ilişkin güvenilirlik profili bulunan alternatif bir antihipertansif tedaviye başlamalıdır

      Gebelik dönemi

      Perindopril ile ilişkili:

      ADE inhibitörlerinin kullanımı gebeliğin tüm trimesterlerinde kontrendikedir (bkz. Bölüm 4.3 ve 4.4).

      Gebeliğin birinci trimestrinde ADE inhibitörlerine maruz kalınması sonucu teratojenisite

      riskine ilişkin epidemiyolojik kanıt kesin değildir; yine de riskte ufak bir artış olabileceği gözardı edilmemelidir. Gebelik teşhisi konduğunda ADE inhibitörü tedavisi hemen kesilmeli ve uygunsa alternatif tedaviye başlanmalıdır.

      Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterinde ADE inhibitörü kullanıldığında fetotoksisite (böbrek fonksiyonlarında azalma, oligohidramnios, kafatası kemik oluşumunda gecikme) ve neonatal toksisiteye (böbrek yetmezliği, hipotansiyon, hiperkalemi) neden olur. (bkz. Bölüm 5.3)

      Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterlerinde ADE inhibitörü tedavisine maruz kalınmışsa böbrek fonksiyonları ve kafatasının ultrason ile kontrol edilmesi tavsiye edilir.

      Anneleri ADE inhibitörü kullanan bebekler hipotansiyon riskine karşı yakından izlenmelidir (bkz. Bölüm 4.3 ve 4.4)

      İndapamid ile ilişkili:

      Gebe kadınlarda indapamidin kullanımına ilişkin veri yoktur ya da sınırlı veri bulunmaktadır. (300'den daha az sayıda gebelik sonuçları) Gebeliğin üçüncü trimestrinde uzun süreli tiazide maruz kalınırsa maternel plazma hacmi ve uteroplasental kan akışında azalma ve buna bağlı olarak feto-plasental iskemi ve gelişmede gecikmeye neden olabilir.

      Hayvan deneyleri üreme toksisitesi üzerinde doğrudan ya da dolaylı zararlı etkiler bulunduğunu göstermemektedir. (bkz. Bölüm 5.3)

      Tedbir olarak, hamilelik boyunca indapamid kullanımından kaçınılması tercih edilir.

      Laktasyon dönemi:

      PERPRİL PLUS laktasyon döneminde kontrendikedir. Perindopril ile ilişkili:

      Emzirme dönemi boyunca perindopril kullanmıyla ilişkili bir bilgi bulunmadığından emziren kadınlarda perindopril kullanımı önerilmemektedir ve özellikle yenidoğan veya erken doğmuş bebek emziren kadınlarda daha iyi güvenlilik profiline sahip alternatif tedavi tercih edilmelidir.

      İndapamid ile ilişkili:

      İndapamid/metabolitlerinin insan sütüne geçişine ilişkin yeterli bilgi yoktur. Sülfonamid kaynaklı ilaçlara aşırı duyarlılık ve hipokalemi meydana gelebilir. Yenidoğanlarda/bebeklerde risk dışlanamaz.

      İndapamid emzirme döneminde süt oluşumunu azaltan hatta baskılayan tiazid diüretikleri ile yakından ilişkilidir.

      İndapamid emzirme dönemi boyunca kontrendikedir.

      Üreme yeteneği/Fertilite

      Perindopril ve indapamidde ortak:

      Reprodüktif toksisite çalışmaları dişi ve erkek sıçanlarda fertilite üzerinde bir etki bulunmadığını göstermiştir (bkz. Bölüm 5.3). İnsanlarda fertilite üzerine bir etki beklenmemektedir.

      4.7. Araç ve makine kullanımı üzerindeki etkiler

      Perindopril, İndapamid ve PERPRİL PLUS ile ilişkili:

      İki etkin maddenin tek başına veya kombinasyon halinde uyanıklığı bozucu etkisi yoktur, ancak bazı hastalarda, özellikle tedavinin başlangıcında veya başka bir antihipertansif ilaçla birlikte kullanımında düşük kan basıncına bağlı olarak bireysel reaksiyonlar görülebilir. Bunun sonucu olarak da araç veya makine kullanma yetisi bozulabilir.

      4.8. İstenmeyen etkiler

      Güvenlilik profili özeti:

      Perindopril, renin-anjiyotensin-aldosteron aksını baskılayarak indapamid tarafından ortaya çıkan potasyum kaybını azaltma eğilimindedir. PERPRİL PLUS ile tedavi edilen hastaların

      %4'ünde hipokalemi görülmüştür (potasyum seviyesi < 3.4 mmol/L).

      En sık bildirilen advers reaksiyonlar:

      Perindopril ile: baş dönmesi, baş ağrısı, parestezi, disgözi, görme bozukluğu, vertigo, tinnitus, hipotansiyon, öksürük, dispne, abdominal ağrı, kabızlık, diyare, dispepsi, bulantı, kusma, kaşıntı, döküntü, kas krampları, asteni

      İndapamid ile: alerjiye yatkınlığı olan kişilerde başlıca dermatolojik hipersensitivite reaksiyonları, astmatik reaksiyonlar ve makulopapular döküntüler

      Advers reaksiyonların tablolaştırılmış listesi:

      Klinik çalışmalar ve pazarlama sonrasında kullanım sırasında aşağıdaki advers olaylar gözlenmiş ve aşağıdaki sıklıklar altında sıralanmıştır:

      Çok yaygın (≥1/10); yaygın (≥1/100 ila <1/10); yaygın olmayan (≥1/1.000 ila <1/100); seyrek (≥1/10.000 ila <1/1.000); çok seyrek (<1/10.000); bilinmiyor (eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor).

      MedDRA Organ sistemi ile sınıflandırma

      4.8. İstenmeyen etkiler

      Görülme sıklığı

      Perindopril

      İndapamid

      Kan ve lenf sistemi hastalıkları

      Rinit

      Çok seyrek

      -

      Eozinofili

      Yaygın olmayan*

      -

      Agranülositoz (bkz. Bölüm 4.4)

      Çok seyrek

      Çok seyrek

      Aplastik anemi

      -

      Çok seyrek

      Pansitopeni

      Çok seyrek

      -

      Lökopeni

      Çok seyrek

      Çok seyrek

      Nötropeni (bkz. Bölüm 4.4)

      Çok seyrek

      -

      Hemolitik anemi

      Çok seyrek

      Çok seyrek

      Trombositopeni (bkz. Bölüm 4.4)

      Çok seyrek

      Çok seyrek

      Bağışıklık sistemi hastalıkları

      Hipersensitivite (alerjiye ve astmaya yatkınlığı olan kişilerde başlıca dermatolojik reaksiyonlar)

      -

      Yaygın

      Metabolizma ve

      beslenme hastalıkları

      Hipoglisemi (bkz. Bölüm 4.4 ve

      4.5).

      Yaygın olmayan*

      -

      Tedavi kesildiğinde geriye dönüşlü

      hiperkalemi (bkz. Bölüm 4.4)

      Yaygın olmayan*

      -

      Hiponatremi (bkz. Bölüm 4.4)

      Yaygın olmayan*

      Bilinmiyor

      Hiperkalsemi

      -

      Çok seyrek

      Hipokalemiyle potasyum kaybı. mutlak yüksek riskli

      populasyonlarda özellikle ciddi (bkz. Bölüm 4.4)

      -

      Yaygın olmayan*

      Psikiyatrik hastalıklar

      Duygudurum dalgalanmaları

      Yaygın olmayan

      -

      Uyku bozuklukları

      Yaygın olmayan

      -

      Konfüzyon

      Çok seyrek

      -

      Sinir sistemi hastalıkları

      Baş dönmesi

      Yaygın

      -

      Başağrısı

      Yaygın

      Seyrek

      Parestezi

      Yaygın

      Seyrek

      Disgözi

      Yaygın

      -

      Somnolans

      Yaygın olmayan*

      -

      Senkop

      Yaygın olmayan*

      Bilinmiyor

      Yüksek risk grubu hastalarda olası aşırı hipotansiyona sekonder olarak inme (Bkz. Bölüm 4.4

      Çok seyrek

      -

      Karaciğer yetmezliğine bağlı hepatik ensefalopati başlangıcı olasılığı (bkz. Bölüm 4.3 ve 4.4)

      -

      Bilinmiyor

      Göz hastalıkları

      Görme bozuklukları

      Yaygın

      Bilinmiyor

      Miyopi (bkz. Bölüm 4.4)

      -

      Bilinmiyor

      Bulanık görme

      -

      Bilinmiyor

      Kulak ve iç kulak hastalıkları

      Vertigo

      Yaygın

      Seyrek

      Tinnitus

      Yaygın

      -

      Kardiyak hastalıklar

      Palpitasyonlar

      Yaygın olmayan*

      -

      Taşikardi

      Yaygın olmayan*

      -

      Angina pektoris (bkz. Bölüm 4.4)

      Çok seyrek

      -

      Aritmi (bradikardi, ventriküler

      taşikardi, atriyal fibrilasyon dahil)

      Çok seyrek

      Çok seyrek

      Yüksek risk grubu hastalarda olası aşırı hipotansiyona sekonder olarak

      miyokard infarktüsü (bkz. Bölüm 4.4).

      Çok seyrek

      -

      Torsade de pointes (potansiyel olarak ölümcül) (bkz. Bölüm 4.4 ve

      4.5)

      -

      Bilinmiyor

      Vasküler hastalıklar

      Hipotansiyon (ve hipotansiyona

      bağlı etkiler) (bkz. Bölüm 4.4)

      Yaygın

      Çok seyrek

      Vaskülit

      Yaygın olmayan*

      -

      Raynaud fenomeni

      Bilinmiyor

      -

      Solunum, göğüs bozuklukları ve mediastinal hastalıklar

      Öksürük (bkz. Bölüm 4.4)

      Yaygın

      -

      Dispne

      Yaygın

      -

      Bronkospazm

      Yaygın olmayan

      -

      Eozinofilik pnömoni

      Çok seyrek

      -

      Gastro-intestinal Hastalıklar

      Abdominal ağrı

      Yaygın

      -

      Kabızlık

      Yaygın

      Seyrek

      Diyare

      Yaygın

      -

      Dispepsi

      Yaygın

      -

      Bulantı

      Yaygın

      Seyrek

      Kusma

      Yaygın

      Yaygın olmayan

      Ağız kuruluğu

      Yaygın olmayan

      Seyrek

      Pankreatit

      Çok seyrek

      Çok seyrek

      Hepato-bilier hastalıklar

      Hepatit (bkz. Bölüm 4.4)

      Çok seyrek

      Bilinmiyor

      Anormal karaciğer fonksiyonu

      -

      Çok seyrek

      Deri ve deri altı doku hastalıkları

      Kaşıntı

      Yaygın

      -

      Döküntü

      Yaygın

      -

      Makulo-papular döküntü

      -

      Yaygın

      Ürtiker (bkz. Bölüm 4.4)

      Yaygın olmayan

      Çok seyrek

      Anjiyoödem (bkz. Bölüm 4.4).

      Yaygın olmayan

      Çok seyrek

      Purpura

      -

      Yaygın olmayan*

      Hiperhidroz

      Yaygın olmayan*

      -

      Fotosensitivite reaksiyonları

      Yaygın olmayan*

      Bilinmiyor

      Pemfigoid

      Yaygın olmayan*

      -

      Psöriyazisin kötüleşmesi

      Seyrek

      -

      Eritema multiforme

      Çok seyrek

      -

      Toksik epidermal nekroliz

      -

      Çok seyrek

      Stevens Johnson sendromu

      -

      Çok seyrek

      Kas-iskelet bozuklukları, bağ doku ve kemik hastalıkları

      Kas krampları

      Yaygın

      -

      Önceden var olan akut yaygın lupus

      eritematözün olası kötüleşmesi

      -

      Bilinmiyor

      Artralji

      Yaygın olmayan*

      -

      Miyalji

      Yaygın olmayan*

      -

      Böbrek ve idrar yolu hastalıkları

      Böbrek yetmezlik

      Yaygın olmayan

      -

      Akut böbrek yetmezliği

      Çok seyrek

      Çok seyrek

      Üreme sistemi ve meme hastalıkları

      Erektil disfonksiyon

      Yaygın olmayan

      -

      Genel ve uygulama bölgesine ilişkin hastalıkları

      Asteni

      Yaygın

      -

      Göğüs ağrısı

      Yaygın olmayan*

      -

      Keyifsizlik

      Yaygın olmayan*

      -

      Periferal ödem

      Yaygın olmayan*

      -

      Ateş

      Yaygın olmayan*

      -

      Yorgunluk

      -

      Seyrek

      Araştırmalar

      Plazma üresinde artış

      Yaygın olmayan*

      -

      Plazma kreatinininde artış

      Yaygın olmayan*

      -

      Serum bilirubinde artış

      Seyrek

      -

      Karaciğer enzimlerinde artış

      Seyrek

      Bilinmiyor

      Hemoglobin azalması ve hematokrit

      azalması (bkz. Bölüm 4.4)

      Çok seyrek

      -

      Kanda glukoz düzeyinde artış

      -

      Bilinmiyor

      Kanda ürik asit artışı

      -

      Bilinmiyor

      Elektrokardiyogramda QT uzaması

      (bkz. Bölüm 4.4 ve 4.5)

      -

      Bilinmiyor

      Yaralanma, zehirlenme ve

      prosedürel komplikasyonlar

      Düşme

      Yaygın olmayan*

      -

      * Sıklıklar klinik çalışmalardaki spontan advers reaksiyon bildirimlerinden hesaplanmıştır

      Diğer ADE inhibitörleriyle uygunsuz antidiüretik hormon sekresyonu sendromu bildirilmiştir. Uygunsuz antidiüretik hormon sekresyonu sendromu, çok seyrek ancak perindopril dahil ADE inhibitörleriyle ilişkili muhtemel komplikasyon olarak düşünülebilir.

      Şüpheli advers reaksiyonların raporlanması

      Ruhsatlandırma sonrası şüpheli ilaç advers reaksiyonlarının raporlanması büyük önem taşımaktadır. Raporlama yapılması, ilacın yarar / risk dengesinin sürekli olarak izlenmesine olanak sağlar. Sağlık mesleği mensuplarının herhangi bir şüpheli advers reaksiyonu Türkiye Farmakovijilans Merkezi (TÜFAM)'ne bildirmeleri gerekmektedir. (www.titck.gov.tr; e- posta: tufam@titck.gov.tr; tel: 0 800 314 00 08; faks: 0 312 218 35 99)

      4.9. Doz aşımı ve tedavisi

      Semptomlar

      Doz aşımı durumunda görülmesi en muhtemel yan etki hipotansiyondur. Beraberinde bulantı, kusma, kramplar, halsizlik, uykuya eğilim, konfüzyon, anüriye kadar ilerleyebilen oligüri (hipovolemiye bağlı) olabilir. Su ve elektrolit dengesizliği (düşük sodyum düzeyleri, düşük potasyum düzeyleri) oluşabilir.

      Tedavi

      Yapılması gereken ilk müdahale, gastrik lavaj ve/veya aktive kömür ile alınmış olan ilacın hızla atılmasını sağlamaktır, daha sonra da bu konuda uzmanlaşmış bir merkezde sıvı- elektrolit dengesi sağlanmalı ve normale döndürülmelidir.

      Eğer belirgin hipotansiyon varsa, hastanın başı biraz aşağıda olacak şekilde sırtüstü yatırılması uygun olur. Eğer gerekiyorsa İV izotonik salin infüzyonu veya diğer hacim genişletici tedaviler uygulanabilir.

      Perindopril'in aktif formu olan perindoprilat diyaliz edilebilir (bkz. Bölüm Farmakokinetik özellikler).

      Ağız Kanseri Ağız Kanseri Ağız kanserinin en yaygın türleri, dudak, dil, dişetidir. Nadiren yanak içi veya damak bölgelerini de içine alır. Lösemi Kan Kanseri Lösemi Kan Kanseri Lösemi, kan kanseridir ve vücudunun kan oluşturan dokularının hastalanması anlamına gelir. Birçok lösemi türü vardır; bazı lösemi türleri çocuklarda bazıları da yetişkinlerde sık görülür.