LIPAXEL DR 45 mg sert kapsül (30 kapsül) Farmakolojik Özellikler

Fenofibrik Asit }

Kalp Damar Sistemi > Yağ Metabolizması İlaçları
İlko İlaç San. ve Tic. A.Ş. | 5 April  2022

5.   FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER

    5.1. Farmakodinamik özellikler

    Farmakoterapötik grup: Lipid düşürücü ilaçlar/Fibratlar ATC kodu: C10AB11

    LİPAXEL'in etkin maddesi fenofibrik asidin tuzu olan kolin fenofibrattır. Fenofibrik asidin farmakolojik etkileri hayvanlarda ve insanlarda fenofibratın oral uygulama yoluyla incelenmiştir.

    Klinik uygulamada görülen fenofibrik asidin lipid düzenleyici etkisi, peroksizom proliferatörünün aktive ettiği reseptör (PPARα) aktivasyonu transjenik farelerde in-vivo ve insan hepatosit kültürlerinde in vitro olarak açıklanmıştır. Bu mekanizma sayesinde, fenofibrik asit, lipoprotein lipazı aktive ederek ve Apo CIII (lipoprotein lipaz aktivitesi inhibitörü)

    üretimini azaltarak plazma trigliseridin lipoliz ve eliminasyonunu arttırır. PPARα aktivasyonu,

    aynı zamanda HDL ve Apo AI ve AII sentezinde bir artışa neden olur.

    5.2. Farmakokinetik özellikler

    LİPAXEL oral uygulama sonrasında plazma içinde farmakolojik olarak etkin bir madde olan fenofibrik asit içerir. Fenofibrik asit de, fenofibrik asit esteri olan fenofibratın oral uygulamadan sonra plazmada dolaşan aktif bir kısmıdır.

    135 mg LİPAXEL geciktirilmiş salım sağlayan kapsülün oral uygulanmasından sonra

    fenofibrik asit plazma konsantrasyonu, 200 mg mikronize fenofibrat kapsüle eşdeğerdir.

    Genel özellikler

    Emilim:

    Fenofibrik asit, gastrointestinal yolla iyi absorbe edilir. Fenofibrik asidin mutlak

    biyoyararlanımı yaklaşık % 81'dir.

    Açlık koşulları altında kolin fenofibratın tek doz uygulamadan sonra fenofibrik asit pik plazma seviyeleri 4 ile 5 saat içinde meydana gelir.

    Kolin fenofibrat tek doz 135 mg uygulandığı zaman açlık veya tokluk koşulları altında plazmadaki fenofibrik asidin C ve EAA değerleri, önemli ölçüde farklı değildir.

    Dağılım:

    Çoklu doz kolin fenofibrat uygulandığında, fenofibrik asit düzeyleri 8 saat içinde kararlı duruma ulaşır. Kararlı durumlarda fenofibrik asidin plazma konsantrasyonları tek dozu takip eden dozlarda yaklaşık olarak iki katından biraz fazladır. Serum proteinine bağlanma, normal ve dislipidemik kişilerde yaklaşık % 99'dur.

    Biyotransformasyon:

    Fenofibrik asit öncelikle glukuronik asit ile konjuge edilir ve daha sonra idrarla atılır. Fenofibrik asidin küçük bir kısmı karbonil ortamda benzhidril metabolitine indirgenir glukuronik asit ile konjüge olup idrarla atılır.

    Fenofibrat uygulanmasından sonra in-vivo metabolizma verileri fenofibrik asidin önemli

    ölçüde oksidatif metabolizmaya (örneğin, sitokrom P450) uğramadığını göstermektedir.

    Eliminasyon:

    Emildikten sonra, kolin fenofibrat öncelikle fenofibrik asit ve fenofibrik asit glukuronid

    şeklinde idrarla atılır.

    Fenofibrik asit, günde bir kez uygulanmasını sağlayan, yaklaşık 20 saatlik bir yarılanma ömrü

    ile elimine edilir.

    Hastalardaki karekteristik özellikler:

    Geriyatrik popülasyon

    Fenofibratın tek bir oral dozunu takiben fenofibrik asidin oral klirens değeri genç yetişkinlerde

    1.1 L/s iken yaşları 77 ve 87 arasında değişen beş yaşlı gönüllüde 1.2 L/s olmuştur. Bu sonuçlar, normal böbrek fonksiyonlarına sahip yaşlı hastalarda ilacın veya metabolitinin birikimini artırmadan, eşdeğer dozlarda kolin fenofibratın kullanılabileceğini göstermektedir.

    Pediyatrik popülasyon

    Kolin fenofibratın farmakokinetiği pediyatrik popülasyonlarda çalışılmamıştır.

    Cinsiyet

    Kolin fenofibrat ile erkekler ve kadınlar arasında farmakokinetik bir farklılık gözlenmemiştir.

    Irk

    Irkların kolin fenofibratın farmakokinetiği üzerindeki etkisi araştırılmamıştır. Bununla birlikte fenofibrik asit, etnik gruplar arasında farklılık gösterdiği bilinen enzimler tarafından metabolize edilmez.

    Böbrek yetmezliği

    Hafif, orta ve şiddetli böbrek yetmezliği olan hastalarda fenofibrik asidin farmakokinetiği incelenmiştir. Şiddetli böbrek yetmezliği olan hastalarda (tahmini glomerüler filtrasyon hızı [eGFR] < 30 mL/dak/1.73 m), sağlıklı gönüllülere kıyasla kronik dozlama ile fenofibrik asite maruziyette 2.7 kat artış ve fenofibrik asitin birikiminde artış görülmüştür. Hafif ila orta derece böbrek yetmezliği olan hastalarda (eGRF 30-59 mL/dak/1.73 m) benzer maruziyet görülmüştür ancak sağlıklı gönüllüler ile kıyaslandığında fenofibrik asidin yarılanma ömründe artış olmuştur. Bu bulgulara dayanarak, şiddetli böbrek yetmezliği olan hastalarda kolin fenofibrat kullanımından kaçınılmalıdır. Hafif ila orta derece böbrek yetmezliği olan hastalarda dozun azaltılması gerekir.

    Karaciğer yetmezliği

    Karaciğer yetmezliği olan hastalarda farmakokinetik çalışmalar yapılmamıştır.

    5.3. Klinik öncesi güvenlilik verileri

    Kolin fenofibrat veya fenofibrik asit ile hiçbir karsinojenite ve doğurganlık çalışması yapılmamıştır. Fenofibrat hızla aktif metaboliti fenofibrik aside dönüştürülür. Fenofibrat ile yapılan çalışmalar fenofibrik asidin toksisite profilinin değerlendirilmesi için önemlidir.

    Benzer bir toksisite spektrumu kolin fenofibrat veya fenofibrat tedavilerinde de benzer bir toksisite spektrumu tahmin edilmektedir.

    Subkronik / kronik toksisite

    Kronik toksisite çalışmalarında fenofibratın spesifik bir toksisitesi görülmemiştir.

    Mutajenik ve karsinojenik potansiyeli

    Fenofibrat ile sıçanlarda iki karsinojenisite çalışması yapılmıştır. İlk 24 aylık çalışmada Wistar sıçanları, 10, 45, ve 200 mg/kg/gün (mg /m vücut yüzey alanı oranlamasına dayalı; önerilen maksimum insan dozunun 0.3, 1 ve 6 katı dozu) fenofibrat ile dozlanmışlardır. 200 mg/kg/gün (maksimum önerilen insan dozunun 6 katı) her iki cinsiyette karaciğer kanserlerinin görülme sıklığı önemli oranda artmıştır. Erkek sıçanlarda; önerilen maksimum insan dozunun 1 ile 6 katı ile pankreas karsinomlarında istatistiksel olarak anlamlı artış görülmüştür; önerilen maksimum insan dozunun 1 ile 6 katı ile pankreas adenom ve iyi huylu testiküler interstisyel hücre tümörlerinde artış gözlenmiştir.

    Sıçanlarda fenofibrat 10 ve 60 mg/kg/gün (vücut yüzey alanı karşılaştırmalarına göre MHRD'nin 0.3 ve 2 katı), klofibrat (400 mg/kg/gün; insan dozunun 2 katı) ve gemfibrozil (250 mg/kg/gün mg/m2 yüzey alanına göre insan dozunun 2 katı) olmak üzere üç ilacı karşılaştıran 117 haftalık bir karsinojenite çalışması yapılmıştır. Fenofibrat, her iki cinsiyette de pankreas asiner adenomlarını artırmıştır. Klofibrat erkek sıçanlarda hepatosellüler karsinom ve pankreas asiner adenomlarını ve dişi sıçanlarda hepatik neoplastik nodülleri artırmıştır. Gemfibrozil erkek ve dişi sıçanlarda hepatik neoplastik nodülleri artırırken, her üç ilaç da erkek sıçanlarda testis interstisyel hücre tümörlerini artırmıştır.

    CF-1 fareleriyle yapılan 21 aylık bir çalışmada, farelere, vücut yüzey alanı karşılaştırmalarına göre MHRD'nin sırasıyla 0.2, 1 ve 3 katına denk gelecek şekilde 10, 45 ve 200 mg/kg/gün dozlarında fenofibrat verilmiştir. MHRD'nin 3 katına denk gelen fenofibrat dozu ile her iki cinsiyette de karaciğer karsinomları anlamlı derecede artmıştır. 10, 60, ve 200 mg/kg/gün fenofibrat dozlarıyla yapılan 18 aylık ikinci bir çalışmada ise MHRD'nin 3 katı dozundaki fenofibrat ile erkek farelerde karaciğer karsinomunu ve dişi farelerde karaciğer adenomunu anlamlı olarak artmıştır.

    Elektron mikroskobu ile yapılan çalışmalar, fenofibrat uygulaması yapılan sıçanlarda peroksizomal proliferasyonun geliştiğini göstermiştir. İnsanlarda peroksizom proliferasyonunu test etmeye yönelik yeterli bir çalışma yapılmamıştır. Fakat fibrat sınıfının diğer üyelerinin verildiği kişilerde tedavi öncesi ve sonrası karaciğer biyopsileri karşılaştırılmış ve tedavi sonrasında peroksizom morfolojisinde ve sayısında değişikler gözlenmiştir.

    Farklı bir türde (Sprague-Dawley sıçanlarında) yapılan ikinci 24 aylık karsinojenisite çalışmasında (10 ile 60 mg/kg/gün (önerilen maksimum insan dozunun 0.3 ile 2 katı)) her iki cinsiyette de pankreas asiner adenom insidansında anlamlı artış ve önerilen maksimum insan dozunun 2 katı ile testislerde intestinal hücre tümörlerinde artış gözlenmiştir.

    Obez MSG sıçanlarda uzun süreli fenofibrat tedavisinin, beta hücre fonksiyonunu bozduğu ve glukoz ile uyarılmış insülin salgılamasını engellediği öne sürülmüştür.

    Fenofibratın aşağıdaki testlerde mutajenik potansiyeli olmadığı gösterilmiştir: Ames ve mikronukleus in vivo/sıçan. Ayrıca, aşağıdaki testlerde fenofibrik asitin mutajenik potansiyelinin olmadığı gösterilmiştir: İnsan lenfositleri Ames, fare lenfoma, kromozomal

    sapma ve insan lenfositlerinde kardeş kromatid değişimi ve birincil sıçan hepatositlerinde

    programsız DNA sentezi.

    Fenofibratın mutajenliği ile ilgili çalışmaların sonuçları negatif bulunmuştur.

    Reprodüktif toksisite

    Fertilite çalışmasında, sıçanlara oral yoldan fenofibrat uygulanmıştır. Erkek sıçanlara çiftleşmeden 61 gün önce ve dişi sıçanlara ise çiftleşmeden 15 gün önce verilmiştir. 300 mg/kg/gün (mg/m vücut yüzey alanı oranlaması dikkate alınarak önerilen maksimum insan dozunun 10 katı) dozu ile fertilite üzerine advers etki gözlenmemiştir.

    Fare, sıçan ve tavşanlarda yapılan çalışmalarda herhangi bir teratojenik etki görülmemiştir. Anne için toksik olan doz aralığında embriyotoksik etkiler görülmüştür. Yüksek dozlarda, gebelik süresinde uzama ve doğum sırasında güçlükler görülmüştür. Fertilite üzerine herhangi bir etkisi görülmemiştir.

    Gebe sıçanlarda ise organogenez dönem boyunca gebeliğin 6-15 günleri arasında 14, 127 ve

    361 mg/kg/gün oral beslenme dozları verilmiştir. 14 mg/kg/gün dozunda advers gelişim bulguları gözlenmemiştir (mg / m2 vücut yüzey alanı oranlamasına dayalı; önerilen insan dozunun 1 katından daha düşük dozu). Önerilen dozun daha yüksek katlarında maternal toksisite kanıtı gözlenmiştir.

    Yüksek Tansiyon Yüksek Tansiyon Hipertansiyon sürekli anormal derecede yüksek olan kan basıncıdır. Tansiyon atardamarlarınızdaki kanın basıncıdır. İnme İnme İnme, beynin hasar görmesinin sonucudur. Bu hasar, beynin bir kısmındaki ya bir kanama ya da akut kan eksikliği nedeniyle o kısmın geçici ya da kalıcı olarak işlevini yapamamasına yol açar.